Paşa’dan Hayat Dersleri
Instagram’dan beni takip edenler ve tanıyanlar Paşa’dan hayat dersleri başlığını seçmeme şaşırmamışlardır. Beraber olduğumuz veya tek başına olduğu paylaşımlar hep tek başıma olduklarımdan daha çok beğeni aldı. Paşa evimizin bilgesiydi. Altmış kiloluk bir İtalyan Mastif. Evimize geldiği günden itibaren aile fotoğrafımızda vaz geçilmez bir yeri oldu. Geçtiğimiz Cuma günü Paşa’yı kaybettik. Telefonumu. Kendimi. Kapattım. Ondan öğrendiğim şekilde iyileşmeye çalıştım. Sakince ve teslim olarak. Çok ağladım. Uzun zamandır ağlamadığım kadar çok. Çok uzun zamandır ağlamadığım kadar çok. Ama yazımın konusu bu değil. Konusu Paşa. Ve başlığı;
Paşa’dan Hayat Dersleri
Ne kadar büyüktün Paşa! Hem cüssenle hem kalbinle. Kuyruğunla devirmediğin lambader kalmadı evde sanırım. En son ameliyat anınla bile bizi hala güldürmeyi başarıyorsun ya, bunu sadece sen yapabilirsin. Ameliyathanede tansiyonunu ölçmek için Aykut Doktor tansiyon aletini istemiş. Koluna sığmamış. Daha büyüğünü istemiş. O da sığmamış. En büyüğü? O da olmamış. Bizim oğlan azman. En sonunda ‘en büyüğünü versenize şunun!’ diye isyan etmiş. ‘En büyüğünün üzerinde at işareti var.’ demiş asistan arkadaşı. Onunla ölçebilmişler tansiyonunu. İki buçuk saatlik ameliyatta doktorları da güldürdün ya Paşa boşuna büyüksün demiyorum.
Her sabah hele güneş çaktırmadan ortaya çıkmaya başlamışsa. Paşa tam seyirlik. Sabah kahve makinesi ve limon sıkma görevi bende. Yan göz beni kollar. İşler bitip, yatak odasından jaluzi açma sesi gelince fırlardı yatağından. Salonun ortasında bir Kuzen Larry dansı yapıp Toprak’la koklaşırlar. Mama için bahçeye fırlarlardı. Her gün sabah akşam aynı yemeğe bu kadar coşkuyla şükretmek. Bu kadar mutlu olmak. Bir parça süt kemiği için kapının önünde heyecanla beklemek.
En zor zamanlarımızda yanımızda oldu. En pahalı mamalarla beslenirken lig düştü. Hiç bozulmadı. Hiç burun kıvırmadı. Hep mutlu oldu. Mutlu etti. Onun hayata yaklaşımı: geleni geldiği şekliyle kabul etmekti. Uyum sağlama yeteneği eşsizdi. Bizi de geliştirdi. Değiştirdi. Büyüttü. Eğitti. Biraz biz ona baktık, biraz o bize baktı. Konuşmadan dakikalarca derin sohbet edebilmeyi öğrendik Paşa’dan.
Avaz avaz susabiliyoruz artık.
Anın tadını çıkartıyoruz.
Paşa’nın yaptığı gibi her sabah heyecanla çıkıyorum bahçeye. Köşe bucak bir turluyorum hiç görmemiş gibi. Bir kelebeğe takılıyorum. Ya da limon ağacının minicik meyvesine gülümsüyorum uzun uzun. Gelen her şey için teşekkür ediyorum hayata. Zamansız deneyimlemeyi keşfediyorum.
Yine bir sabah coşkuyla sarıldı yeni güne. Hoplaya zıplaya dolaştı. Kakasını yaptığına çok mutlu oldu. Mamasını kelimenin tam anlamıyla gömdü. İlgi istedi. İlgi gördü. Sevgi verdi. Sevgi aldı. Akşam üzeri mama saati, mama yemedi. Paşa aşıksa yemeden içmeden kesilir. Yoksa mama yemediği bir an ne bizde ne kaptanın seyir defterinde kayıtlı. Mama varsa;
Paşa yer! NOKTA.
Yemedi. Kulaklar soğuk. Halsiz. Mehmet’i aradık. Geldi. Paşa’yı kucakladık. İkimiz zar zor arabaya attık. Röntgen. ‘Acil İzmir’e gitmeniz lazım!’ Nereye? İzmir Hayvan Hastanesi’ne Alaçatı – Çiğli Paşa’yla konuşarak kafası elimin üzerinde gittik. Biliyorum bizim için dayandı. Bırakmadı.
Ultrason ve sinsi dalak kanseriyle tanışmamız. İç kanama. Apar topar ameliyat.
Koca oğlan artık bizimle değil. Feyzal’ın tarifiyle aile fotoğrafımız artık eksik. Fotoğraflardan kesilmiş. Silinmiş gibi. Biran da kayboldu. Meleğimiz, erk hayvanımız, Paşa’mız.
Gerçek dostum benim.
Seninle geçen her gün karşılıksız sevginin ne demek olduğunun kanıtıydı. ‘Aşk’ çok dolu bir sözcük. Üç harfte sonsuz derinlik. O derinine daldık seninle aşkla baktık birbirimize hep. Bana en çok da sevdiklerine, aşık olduklarına ne olursa olsun sarılmayı öğrettin. Affetmeyi, affedilmek için neler yapılması gerektiğini.
Kendinden zayıf olanlara, gücüyle, korkutucu olabilen görüntüsüyle yaklaşmadı hiç. Küçüldü hep. Onlarla aynı seviyeye indi. Gücünü kontrol ederek oynadı. Patisi büyüklüğünde olanlar dahil. Gücü kontrol edebilmenin. Egoya teslim olmamanın. Ezmek yerine beraber olmanın ne demek olduğunu anlattı bize. Her ortama uyum sağladı. Ağır başlı ve olgun duruşuyla tanıştığı herkesin saygısını ve sevgisini kazandı. Havladığındaysa ki çok az havlardı. Mutlaka bir uyarı vardı. Birinde kaçarak uzaklaşan iki kişi vardı örneğin ben evden uzaktayken. Mış gibi hiç yapmadı.
Simsiyah bedeninin göğsündeki bembeyaz bir kalbi gibiydi. Tüyleri tam da orada bembeyaz ve kalp şeklindeydi. Sevgi verdi. Karşılıksız sevgi verdi. Biriktirmedi. Depolamadı. An’ı an’da yaşadı. O bize dokunmak. Bizi iyileştirmek. Bizi eğitmek. Bizi biz yapmak için gönderilmiş bir melekti. Görevliydi.
Geldi. Dokundu. Eğitti. Biz yaptı. Ve gitti deneyim ustası.
Her neredeysen çoktan fethetmişsindir oraları Paşa. Yaşa ve yaşat güzel kalpli koca oğlan.
Sen hep bizimlesin.
Tags: deneyim ustası, hayat deneyimi, hayat dersleri, Paşa'yı kaybettik