Her Hafta Bin Sayfa Beşinci Hafta

Bu haftaya Eric Berne İnsanların Oynadıkları Oyunlar ile başladım. Yıllar önce Transaksiyonel Analiz’i çok açık ve anlaşılır biçimde ortaya koyan Thomas A. Harris’in Ben OK’im Sen OK’sin’ini okuduğumda çok etkilenmiştim. İlişki karmaşası içinde insanların durumlarını anlamamda bana çok yardımcı oldu. Artırılmış Deneyim Çağı‘nı yazarken yakınlarımda tuttuğum referans kitaplarım arasındaydı. Aynı zamanda okuduğum andan bugüne her eğitimde mutlaka değindiğim ve okunmasını önerdiğim kitaplardan. Bir podcast dinlerken Thomas A. Harris ile birlikte anıldı Eric Berne adı. Edindiğim ancak okuma sırası gelmeyen kitaplarımın arasından hemen çıkardım İnsanların Oynadıkları Oyunlar’ı ve büyük bir iştahla okudum. Transaksiyonel Analiz ilginizi çekiyor olsun veya olmasın, insan ilişkilerinde farkındalık düzeyine erişmeyi hedefliyorsanız. Gün içerisinde gerek kendinizin gerekse karşınızdaki kişilerin hangi ego durumlarında olduklarını anlamanın önemli olduğunun bilincindeyseniz. Bu iki kitabı da okumanızı öneriyorum. Çocuk, ebeveyn ve yetişkin ego durumlarında nasıl davranırız? En iyi ego durumu diye bir şey var mı? Ve insana dair bir sürü saptama var bu iki kitapta. Her şeyin ötesinde kendinizi biraz daha yakından tanımanıza önemli katkıları olacak. 

Her Hafta Bin Sayfa Beşinci Hafta ‘nın ilk kitabı

İnsanların Oynadıkları Oyunlar o kadar çok not var ki aktarmaya değer. Ben kitabın on altıncı bölümü olan Özerklik başlığı altındaki Farkındalık alt başlığından seçtim alıntımı. Farkındalığın tanımını paylaşacağım sizlerle. Bugüne kadar rastladığın en net ve doyurucu tanımlardan birisi bence. Berne Farkındalığı;

Farkındalık, kişinin kahve makinesini veya kuşların cıvıltısını ona öğretildiği şekilde değil de, kendine özgü bir şekilde görmesi ve duyması olarak açıklanabilir (sy247).

Diyojen Yayıncılık tarafından yayınlanan İnsanların Oynadıkları Oyunlar’ın çevirisini Handan Ünlü Haktanır yapmış, 260 sayfa.

İnsanlar ve oynadıkları oyunlar üzerine okuma yapınca aklıma bir büyük usta geldi: Dante. Ve oyunların bir kısmı cezasız bir kısmı ödülsüz olmaz. Haliyle bu ceza ve ödüllerin vücut bulduğu mekanlara yolculuk gelirse aklımıza, karşılığı İlahi Komedya. Haftanın kalanında Dante’ye gömüldüm. Tüm dip notlarını ve mitolojiyi didikleyerek. Okudunuz mu bilmiyorum ama okuyanlar benimle en beğendikleri kısmı paylaşırlarsa sevinirim. Yıllar önce okuduğumda da favorim olan Cehennem yine favorim oldu. İlahi Komedya müthiş bir yol hikayesi, ölmeden ölenlerin diyarına yapılan bir yolculuğun aktarımı. Cehennem’i daha çok sevmemin nedenlerinden birisi de sanırım Dante’ye bu yolculuğunda eşlik, rehberlik eden bir usta bir ozan Vergilius. Cehennem Yedinci Kanto’da savurganlarla cimrilerin birbirlerini suçlayarak “Niye tutuyorsun sen?” “Niye saçıyorsun sen?” diye bağırdıkları sahne insanın gözlerinin önünde cehennemin o tariflenen insanın üzerine çöken ağır havasında geliveriyor.

Diğer alıntılarım;

On Birinci Kanto’dan

106 Yaratılış’ın ilk dizelerinde 

bu ikisi konusunda yazılanları anımsa

insan hem çalışmak, hem gelişmek zorunda

On Beşinci Kanto’dan

97 Ustam bunun üzerine sağa döndü,

bana baktı, şunları dedi:

“Dinlemesini bilen, anlamayı da bilmeli.”

Ve Cehennem’in sekizinci dairesi, üçüncü hendek baş aşağı gömülü din sömürücülerinin olduğu On Dokuzuncu Kanto’dan alıntı:

112 Altınla gümüşü tanrı yaptınız kendinize;

putatapardan farkınız,

bir yerine yüz puta tapmanız.

Bence Dante Alighieri’nin İlahi Komedya’sı herkesin çıkması gereken bir yolculuk. Oğlak Yayıncılık 2006 tarihli altıncı baskısını okudum. Üç cilt halinde özel karton kutulu toplam 975 sayfa ve İtalyanca aslından Rekin Teksoy çevirisi. Her Hafta Bin Sayfa Beşinci Hafta ‘yı 1235 sayfa ile böylece tamamlanmış olalım. 

Yeni haftanın kitapları seçildi, özellikle Schadenfreude’yi okumak için sabırsızlanıyorum…

#herhaftabinsayfa okumaya devam…

Tags: , , , , , ,